PELVİK VENÖZ KONJESYON ve GENİTAL BÖLGE VARİSLERİ

Pelvik venöz konjesyon kadınlarda görülen ağrılı adet görme ve kasık bölgesi varislerinin birlikteliğinde ilk akla gelen tanılardan birisini oluşturmaktadır. Bu tablo 20-45 yaş arasında daha fazla olmak üzere, yaklaşık kadınların %10-15’inde görülmektedir. Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte hastalığın tanı ve tedavisinde önemli ilerlemeler sağlanmıştır.

pelvic venous congestion

Pelvik konjesyon denilen bu tablonun da sebebi bacaklardaki varisler ile benzerlik göstermektedir. Bunlarda da temel neden toplardamar içerisinde tek yönlü akıma izin veren kapakçıkların kanı geri kaçırmasına bağlıdır. Bu hastalardaki kaçak en sık yumurtalık toplardamarlarında görülmektedir. Kadın populasyonunun yaklaşık %10'unda overian ven yetmezliği bulunmakta ve bunların %60'ında pelvik venöz konjesyon gelişmektedir. Bu sendrom sol tarafta daha sık gözükmektedir. Bu sendroma neden olan kaçağın pek çok nedeni bulunmaktadır.

pelvik venöz konjesyon

Bunlar; doğuştan yumurtalık toplardamarı içerisinde kapak olmaması, çok sayıda yapılan doğumlar, hormonlar, damar duvarının genetik olarak zayıf olması ve toplardamar üzerine üzerinden geçen bir atar damarın bası yapması gibi nedenlerdir.

PELVİK

Bu hastalıkta, karın içerisinde; rahim, yumurtalık çevresinde, genital bölgede, kasıkta ve bacakta varisler görülmektedir. Buna bağlı karnın alt kısımlarında ve kasıkta özellikle adet dönemlerinde ağrı gelişmektedir. Ağrının özellikle ayakta durmakla artış göstermesi tanıda önemlidir.

Adet kanamaları fazla ve uzun süreli olmaktadır. Bu dönemlerde genital bölge ve kasıktaki varisler şişmektedir. Özellikle gün sonuna doğru ağrılar artmakta ve cinsel ilişki ağrılı olmaktadır. Gebelerde ise doğuma yakın aylarda ağrı artmaktadır. Ayrıca bu hastaların %65-70'inde irritabl bağırsak sendromu da eşlik etmektedir. Hastalık menapozla birlikte gerileme göstermektedir.

Hastalığın tanısı konulurken öncelikle diğer karışabilecek hastalıklar ekarte edilmelidir. Hastalığın pelvik venöz konjesyon tablosu olduğu düşünüldüğünde buna yönelik araştırmalar basitten komplekse doğru ilerletilmelidir. Bu tetkik sonuçları kombine edilerek, problemin hangi toplardamardaki kaçaktan ortaya çıktığı gösterilmelidir. Bunun için öncelikle doppler ultrason ile karın içi ve kasık bögesindeki toplardamarların yapısı ve kaçaklar değerlendirilmelidir. Daha sonra manyetik rezonans (MR) görüntüleme veya tomografi yapılarak karın içi organ ve damarların yapısı değerlendirilir.

Uterus etrafında çok sayısda 4mm'den geniş büklüntülü variköz yapıların görülmesi veya ovarian venin 5-6mm'den geniş olarak ölçülmesi tanı koydurucu olmaktadır.


15

Bunlar ile tanı netlik kazanmazsa, direk toplardamar anjiografisi yapılmaktadır. Hastalığın tedavisinde ise kaçağı ortadan kaldırmak veya azaltmaya yönelik girişimler olmaktadır. Bu yaklaşımların başında özellikle yumurtalık toplardamarlarında geriye kaçışı engellemek için embolizasyon denilen tıkama işlemi yapılmaktadır.

pellvik venözz

Bu işlem kasıktan veya boyun toplardamarından girilerek yumurtalık toplardamarına ulaşılarak kaçak bölgesi kapatılır. Takip eden süreçte karın içerisindeki, genital ve bacak bölgesindeki varisler gerilemektedir. Bu süreci hızlandırmak için küçük kesiler ile varisler çıkartılabilmekte veya skleroterapi uygulanabilmektedir.

Bu tedavi yaklaşımlarıyla hastaların %70’inde önemli düzelme sağlanabilmektedir. Geri kalan hasta grubunda ise şikayetler azalmakla birlikte daha hafif olarak devam edebilmektedir.
Sonuç olarak, pelvik konjesyon hastalığı kadınlarda oldukça sık görülen önemli bir sağlık problemi olup, doğru tanı ve buna yönelik etkili tedaviler ile sonuçları oldukça yüz güldürücü olmaktadır.

ANTALYA VARİS/Dr.İlhan Gölbaşı